Çocukluk dönemimdeki geçirdiğim Ramazanların zevki ve tadı bir başkaydı.
Nasıl mı?
Alın size yaşadıklarım:
İftar saati öncesi tuttuğumuz tekne (Yarım Gün) orucumuzu açmak için sokağımızda iftar vakti top atılmasını elimizde iftariyelik sorma şekerle beklerdik. Top atılır atılmaz hemen oracıkta şekeri ağzımıza atardık,
Tuttuğumuz oruçları babamıza para karşılığı satardık. Burada amaç ebeveynlerimizin bizi orucu sevdirmeleridir,
Teravih namazlarına giderdik. Hangi cami imamı hızlı kıldırıyorsa O camiyi tercih ederdik. Hiç unutamam bizim mahallenin cami hocası çok uzun kıldırdığı için bazı zamanlar Taş Pazar mahallesinde Jet hoca lakaplı bir hocanın camisine yaya yürüme Bir saatlik yolu göze alırdık. Babam eve gelmeden ben eve gelirdim,
Bir gün mahallemizdeki camiye gittim O gün imam gelmemiş cemaatten birisi “Hocamız rahatsızlanmış içinizden namazı kıldıracak birisi var mı?” diye sordu. Allah rahmet eylesin Selanik göçmenlerden bizim de komşumuz olan bakkal Gıyasettin amca; “Ben Kıldırayım.” Dedi ve imam makamında yerini aldı ve cemaate dönerek kendine has şivesiyle; “Azır Mısınız Beyaa?” dedi ve beni bir yüksek sesle gülme aldı. Gülmez olsaydım orta saflardaydım elden ele tartaklanarak beni ayakkabımı bile alamadan caminin dışına attılar. Namaz bitti girdim ayakkabımı öyle aldım,
Camilerde teravi öncesi mevlüt okunurdu ve cami girişinde şeker, lokum ve gül Suyu ikram edilirdi. Biz birtakım uyanıklar aynı gün birkaç camiyi sırf fazla ikram almak için ziyarette bulunurduk. Namazımızı da son cami ikramında kılardık.
Davulcumuz ufak boylu; Mamı- Diğer Güdük Ahmet vardı Allah rahmet eylesin mesleğini hakkıyla yapardı. Mahallede herkesi adları ile tanıdığından dolayı evlerin ışığının yandığını görmeden kapıdan ayrılmazdı. Hala dedikleri bugün gibi kulağımda; “Hasan Ağa uyan, uyan.” Manileri de çok anlamlı ve mesaj niteliğindeydi.
Davulumun İpi Gaytan,
Sırtımda Kalmadı Mintan,
Verin Ağalar Bahşişimi,
Sırtıma Alayım Bir Mintan.
Rahmetlinin mahallemizde çok hakkı var. Yazın ayrı bir sıkıntı Kışın ayrı bir sıkıntıya rağmen bu görevini hakkıyla yapardı. Yağmurlu günlerde davul ses çıkaramadığı için teneke çalardı.
O yıllar ne güzeldi; şimdi bunlardan eser kalmadı. Bayramlarımız da bir başka güzeldi. Onu da bayramda yazacağım.
Sevgi ve Saygılarımla
Doç. Dr. İbrahim Baykan